Nazım Çerkeş (1891 – 1948)
Ankara’da Sarı Nazım lakabıyla bilinen Nazım Bey, 1891 yılında Ankara’da doğdu. Babası Zühtü Bey Abidin Paşa’nın Kızı Refiye Hanım’ın oğluydu. Taş mektep? te okudu. Savcı oldu. Soyadı kanunu çıktıktan sonra kendisinin Çankırı Çerkeş’le bağları olduğu için Çerkeş Soyadını almıştır. Tüccar Hüseyin bey’in kızı Fatma hanımla evlenmiş. Bu evliliğinden olan 3 çocuğu savaş yıllarında kendisi Çanakkale savaşında cephede iken, İspanyol nezlesinden arka arkaya ölmüşlerdir. Bundan sonra Nazım bey’in 2 erkek 1 de kız çocuğu olmuştur. Bunlar Yaşar Çerkeş, Metin Çerkeş, Müşerref Çerkeş’tir.
Savcılık yıllarında mecliste Halit Paşa’nın vurulması olayı, (Bkz. yakın tarihimizde siyasi hadiseler) Yavuz zırhlısıyla ilgili rüşvet davası gibi davaların yanı sıra, yasal konularda yararlı çalışmalar yapmış, Atatürk’ün takdirini kazanmıştır.
Suçlular kendisine pek çok kez kendilerini kurtarması için aracılarla yaptıkları rüşvet tekliflerini asla kabul etmediğini babam Yaşar Çerkeş anlatmıştı. Söz konusu rüşvetlerin içinde bir gaz yağı tenekesi dolusu altın, bir at arabası dolusu halı olduğunu da söylemişti.
Kendisi Atatürk Türkiye’sinde tarafsız yargı olduğunu toplumun anlaması adına olumlu çalışmalar yapmıştır. Kendisi savcı iken yaşadığı bir olay burada anlatılmaya değer.
Ankara Elmadağ’da bir kavga sırasında bacağından bıçaklanan Mehmet adlı babayiğit genç bir delikanlı bacağından kan aka aka o günün şartlarında at arabasıyla Ankara’da hastaneye yetiştirilmiş ancak hastaneye alınmayıp hastane bahçesindeki bir bankta kan kaybından ölmüştür. Ölen delikanlının annesi o akşam Ankara Hacettepe’deki oturduğu eve gelmiş ve ailesiyle yemek yemekte olan savcı Nazım Çerkeş’e “Sen nasıl bir savcısın? Ahirette 2 elim yakanda olacak benim aslan gibi Mehmet’im hastaneye alınmadığı için dışarıda kan kaybından öldü sen burada ailenle keyif yapıyorsun” demiştir. Nazım bey yaşlı teyzeyi bir yere oturtmuş olayı anlatmasını istemiştir.
Yaşlı teyze oğlu boylu boslu bir delikanlı olan Mehmet’in Ankara Elmadağ’da kısa boylu başka bir gençle kavgası sırasında kısa boylu olanın Mehmet’i bacağından bıçaklaması sonrası bacağından kan aka aka o günün şartlarında at arabasıyla Ankara’ya yetiştirilen Mehmet’in hastaneden içeri alınmamıştır. Sonrasında sorumsuzca hastane bahçesindeki bankta bırakılaran Mehmet kan kaybından ölmüştür.
Yaşlı teyze “ben oğlumun bacağına bir avuç tütün sarsaydım ölmezdi bu nasıl bir hastanedir” demektedir.
Teyzeyi dinleyen savcı Nazım Çerkeş yanına bir sivil polis alarak hastaneye gitmiştir ancak hastanenin giriş kapısı kapalıdır. Demir kapıyı bir çok kez çaldığı halde kapı açılmayınca yerden aldığı bir taşla kapıya vurmaya başlamış içeriden gelen bir görevli “Ne vurup duruyorsun gebermedin ya” sözlerine “Hastayım açarmısın?” diye karşılık veren savcıya görevli “hasta kabul etmiyoruz yarın gel” sözleri üzerine savcının “Aç ulan avradını s.rkef ettiğim” şeklinde karşılık vermesi üzerine benim avradıma kim küfür edebilir diye kapıyı hışımla açan görevli, kapıyı açtığında savcı Nazım Çerkeş ile karşılaşmış, Nazım bey tabancasının kabzasıyla görevlinin çenesine vurduktan sonra yanındaki memurlara kendisini tutuklatmıştır. Hastaneden içeri girip doktoru görmek istediğinde hastane görevlileri kendisini başlarından savmak istemişler ise de, bunları sıkıştırdığında sağlık görevlilerini hemşirelerle uygunsuz hallerde bulmuş ve o gece görevini yapmayan bir kaç sağlık görevlisini daha tutuklamıştır. Nazım Çerkeş görevlerini ihmal eden sağlık görevlilerini bir süre tahliye etmemiştir. Bir süre sonra konu İsmet Paşa’ya intikal etmiş, İsmet paşa o dönem Adliye Vekili, (Adalet Bakanı) olan Mahmut Esat Bozkurt’a savcının neden görevlileri tahliye etmediğini sorduğunda, Mahmut Esat bey “Benim müddeiumumi’m yapacağı işi bilir” diyerek savcı Nazım bey’i savunmuş ancak İsmet Paşa bu cezanın ağır olduğunu düşünmüş olacak bir süre sonra hala savcıyı savunmaya devam eden Mahmut Esat Bozkurt istifa etmek zorunda kalmıştır.
Bu istifayla birlikte Savcı Nazım Çerkeş’in de görevine son verilmiştir.
Daha sonra serbest Avukatlık yapmaya başlayan Nazım bey avukatlığı döneminde yalnızca suçsuzluğuna inandığı kişilerin ağır ceza davalarını almış, kendilerine yardım etmiş şöhreti Ankara dışına taşmış bir avukat idi. Fakirlere yardımlarıyla tanınan Ankara’da çok sevilen dedem Nazım Çerkeş 57 yaşında Ankara Hamamönü’ndeki eski evinde büyük olasılıkla beyin kanaması geçirerek ölmüştür.